Şiirler

Şiir Dinletisi

Sosyal Konular

Haftanın Karikatürü

5. Türkçe Olimpiyatı (Özel Beceri Birincisi)

24 Temmuz 2008 Perşembe

Osmanlı'da Ev Kültürü

Toplumun temel birimi olan ailenin yasadigi ev icin, dilimizde; hane, beyt, dâr, menzil, dam ve mesken gibi kelimeler de kullanilmaktadir. Bu kelimeler icinde en fazla kullanilani "mesken"dir. Arapcada "yerlesilen yer" anlamindaki bu kelime, dilimizde; "huzur ve sukûnet icerisinde yasanilan yer" mânâsinda kullanilmaktadir. Ecdadimizin yaptigi ve yasadigi evlere baktigimizda ise, "mesken" kelimesinin anlaminin bu sekilde zenginlestirilerek kullanilmasinin altinda, tarihî bir gecmis ve gelenekle olusmus hakli bir gerekce bulundugunu goruyoruz.

Osmanli toplumunun yasadigi meskenlere uzaktan bakildiginda, bunlarin hemen hepsinin bir avlu ve bunun bir kenarina yapilmis evden meydana geldigi gorulur. Icinde yasayanlarin hususî dunyasini olusturan bu meskenlerin cephesi yola bakar. Ev-sehir baglantisini saglayan bu yollar, ya bir caddedir veya birkac evle son bulan cikmaz sokaklardir. Cadde veya sokaga cepheli olan bu evlerde ilk goze carpan unsur, etrafinin yuksek ve penceresiz duvarlarla cevrili olmasidir. Ayni zamanda ev sahiplerinin mahremiyetini ve emniyetini saglayan, bir insan boyundan daha yuksek bu duvarlar, bu dunyanin gecit vermez sinirlari gibidir. Bu duvarlarin caddeye bakan tarafina acilmis olan kapi, tek giris yeridir. Osmanli evlerinin dis kapilarina dikkatlice bakildiginda, onlarda; bu milletin ahlâk, komsuluk ve orf-âdet anlayislarini sekillendiren bir kulturu gormek mumkundur. Uc-uc bucuk metre genisliginde ve bir o kadar da yukseklikteki kapi, onunde duranlari yagmurdan ve gunesten korumaya yarayan kucuk bir cati ile ortuludur. Iki buyuk kanattan olusan bu ahsap kapilar, uc unsurdan meydana gelmektedir. Iki buyuk kanat sadece evin avlusuna araba giris-cikisinda acilir, diger zamanlarda arkadan acilabilen bir mekanizmayla kapali durur. Kanatlardan birisi surekli sabit iken, diger kanat, eve hayvan giris-cikislarinda kullanilir. Iste bu hareketli kanat icerisinden acilan daha kucuk bir kapi ise, insanlar icindir. Yerden 25-30 santimetre kadar yuksek ve insanin sigabilecegi buyuklukteki bu kapi, ancak adim atilarak gecilebilecegi icin, avludaki kucuk cocuklarin kontrolsuzce disari cikmalarina mâni olur. Yabancilar, Osmanli toplumunun ahlâk ve mahremiyet anlayisi cercevesinde, ev sahibinden izinsiz, bu kapidan giremezlerdi. Kapidaki tokmaklar da, ayri bir kultur ve medeniyet ornegidir. Kapidaki ic ice iki demir halkadan buyugu, daha tok ses cikarir, eve gelen kisi erkek ise, bu halkayi calar; icte olan halka ise, daha ince bir ses cikarir, bu eve gelen kadin ziyaretciler icindir. Calan tokmagin sesine gore ev sahibi gelenin cinsiyetini anlar kapiyi acmaya ona gore birisi gider evdekiler gelene gore kendilerine ceki-duzen verirler.

Kapidan evin avlusuna girilir. Osmanli ailesinin devamli kullandigi avlu, Orta-Asya'da da yaygindir. Avlunun bir kosesine yapilmis olan evden baska, burada; sakinlerin ihtiyaclarina ve mesguliyetlerine gore; ahir, samanlik veya pekmez yapilan bolum, kilim, bez dokuma atolyeleri de bulunur. Ayrica geriye kalan genis boslukta ocak, camasir tasi, dibek tasi, agaclar, cicekler, cesme veya kuyu, ark, firin vs. vardir. Arsasi genis olan evlerin avlusunun bir kenarinda sebze de yetistirilir. Avlu, cogunlukla evde bulunan kadinin nefes almasi, dinlenmesi, calismasi, komsulariyla sohbet edebilmesi icin, uygun bir mekândir. 1835'te Istanbul'a gelen Miss Julia Pardoe, bu avlular icin; "Keske Shakespeare, Romeo ve Juliet'in bahce sahnesini yazmadan once buralari gormus olsaydi." demistir. Avlu, ev sahibi icin dis dunya ile sahsî dunyasi arasinda bir gecis alanidir. Burada ev kiyafetiyle de dolasildigi icin, komsularin, baskalarinin avlularini gorecek sekilde ev yapmalari yasaklanmistir.

Avlunun uygun bir kosesine insa edilmis ev; tek veya cift katli olup, komsuluk, emniyet ve kible gibi faktorlere bagli olarak konumlanmistir. En fazla dikkat edilen unsur ise, kible olmustur. Cunku Musluman Osmanli ailesi icin bu o kadar onemlidir ki, yalniz ibadet ederken degil; yatarken, otururken, sokaga cikarken vs. her hususta kibleyi hesaba katmak hayatin olmazsa olmazlarindandir.

Tek veya cift katli olan Osmanli evinin bir tarafi, genellikle sokak veya caddeye bakar. Alt katta kisin oturulan bir oda, mutfak, kiler, ambar, firin dami bulunur. Bu katin, emniyet geregi disariya bakan penceresi olmaz veya cok kucuk olurdu. Alt kattan ust kata gecis merdivenle saglanirdi. Bu katta da, divanhane (basoda), haremlik, selâmlik ve bazi evlerde de bir yaz odasi bulunurdu. Merdivenle cikilan ve odalara gecisi saglayan genis mekânin adi ise, sofadir. Bu odalardan birisinin sokaga bakan ve kosk adi verilen bir cikmasi vardir. Sokaga ayri bir goruntu kazandiran Osmanli evlerindeki bu cikmalar, hâne halkinin disariyi gorebilmesi icindir. Ust katlardaki pencereler; cumbali olup, disaridan icerisi gorunmeyecek sekilde kafeslidir. Ev sahibi buradan, kapiya gelenin kim oldugunu kendisi gorulmeden gorebilmektedir.

Odalarin hemen hepsinde isinmak, yemek pisirmek ve hattâ aydinlanmak icin de kullanilan birer ocak vardir. Odalarin en onemli ozelligi, yatak ve yorganlarin muhafaza edildigi ve bir kosesinin de banyo olarak kullanildigi yukluk bulunmasidir. Bu yuklukler, evdeki butun esyalarin saklanmasini saglar. Bir kosedeki banyo ise, genellikle gusul abdesti almak maksadiyla kullanilir. Cunku bu donemlerde asil yikanma yerleri, sihhî oldugu da kabul edilen sehir hamamlaridir. Odalarin; oturma, yatak, misafir, cocuk odalari gibi belli isler icin tahsis edilmemesi, Turklerin gocebe anlayisiyla ve gelenekleriyle dogrudan ilgilidir. Cunku Osmanli ailesi ayni odada yemek vakti yemek yer, sair zamanlarda oturur, gece olunca yataklari serip uyur, sabah olunca da sergileri kaldirip hayatina devam ederdi. Evlerdeki dosemeler oldukca sade olup, mobilya yerine, pencere kenarinda divan ve sekiler, yerlerde cogu zaman kilim, bazen hali ve yer minderleri bulunurdu.

Evlerin mimarî tarzlari kadar malzemelerinde de gocebeligin tesirini gormek mumkundur. Agac, kirec, kerpic gibi dayaniksiz malzemelerden yapilmis evler, sanki hemen goc edilecek hissi vermektedir. Bu durum tamamen Osmanli halkinin dunya gorusuyle ilgilidir; cunku onlar, camilerini, vakif eserlerini ve yikilmamasini temenni ettikleri devletlerine ait kurumlari, saglamligin sembolu olan tas malzemeyle yaparken; evlerde dayaniksiz malzeme kullanarak, bâkî olanin Allah oldugunu, kiyamete kadar devam etmesi gerekenin de devlet oldugunu anlatmak ister gibidirler. Bu evlere disaridan bakildiginda, zenginlerin evlerini, fakirlerinkinden ayirt etmek pek mumkun degildir. Bu durum, ortak degerlerin siniflar arasi farki olabildigince azalttigi bir sosyal yapiyi yansitir.

Osmanli evlerinde sadece yesillikle degil, hayvanlarla da ic ice yasanirdi. Ev sahiplerinin; etinden, sutunden ve gucunden yararlanmak uzere besledikleri evcil hayvanlarin yani sira, cati aralarinda kirlangiclar, bacalarda leylekler yasardi. Kus yuvalarini bozmak gunah sayilirdi. Kumru ve guvercinler de, kendilerine yem verilen fakat kafese hapsedilmeyen diger ev ortaklariydi.

Meskenlerin ice donuk, disa kapali mekânlar olarak sekillenmesi, Islâmî aile yapisinin hassasiyetiyle alâkalidir. Bu mekânlar; dis dunyaya kapali, fakat o donem ailesinin ihtiyaclarini karsilayabilecek fonksiyonlara sahiptir.

Insaat teknolojisi ve malzemelerinde, buyuk bir gelisme kaydedildi. Fakat gerek hizli nufus artisiyla ve sehirlesmeyle gelen problemler, gerek alt yapi yatirimlarinin yetersizligi, gerek maddî endiseler, gerekse de kultur degerlerinden uzaklasma sebebiyle insanî unsurlari on plâna cikarmayan bir mimarî yayginlasti. Bu sebeple eski mimarimizin birer ornegi olan evler, bizler icin hâlâ bir nostalji unsurudur.

9 Ocak 2008 Çarşamba

FOTOĞRAF MAKİNASI ALMA REHBERİ

DİJİTAL FOTOĞRAF MAKİNESİ SATIN ALMA REHBERİ

Öncelikle İhtiyaçlarınızı Doğru Olarak Belirleyin: Bir fotoğraf makinesi almadan önce makineyi ne için kullacağınızı belirlemelisiniz. Ara sıra mı fotoğraf çekeceksiniz yoksa fotoğraf çekimi konusunda uzmanlaşmak mı istiyorsunuz? Çektiğiniz fotoğrafları sadece bilgisayar ekranından mı izleyeceksiniz yoksa baskı almayı düşünüyor musunuz? Öncelikle bu ayrıntılara karar vermelisiniz, aksi taktirede ihtiyaçlarınızı karşılamayan bir fotoğraf makinesini ya da hiç kullanmayacağınız özellekleri olan bir fotoğraf makinesini gereksiz yere satın almış olursunuz.

Sensörler Önemlidir: Dijital fotoğraf makinelerinde çözünürlüğü belirleyen ve kaliteyi doğrudan etkileyen makine içerisinde bulunan sensördür. Sensörler CCD (Charge-Coupled Device) ve CMOS (Complementary Metal Oxide Semiconductor) olmak üzere iki çeşittir. Eğer D-SLR fotoğraf makinesi almayacaksanız CCD sensörü tercih etmeniz daha doğru olacaktır.

Mega Pixellere Kanmayın: Fotoğraf makinesi satın alırken mega pixel olarak yüksek olanı alarak doğru bir seçim yapacağınızı düşünüyorsanız, kesinlikle yanılıyorsunuz. Yüksek mega pixellik bir fotoğraf makinesi size çekici geliyor olabilir ama bu sınıfta bulunan ve doğru düzgün odaklama dahi yapamayan bir fotoğraf makinesi almak yerine, daha düşük mega pixellik ama daha gelişmiş özellikleri olan bir fotoğraf makinesi alabilirsiniz. Yüksek mega pixelli makineleri sadece çok büyük boyutlarda baskı alma ihtiyacı duyuyorsanız ya da bir fotoğrafı bilgisayar ortamında büyütüp crop ile detay almaya yönelik bir çalışma yapacaksanız satın alabilirsiniz. Ayrıca bazı fotoğraf makinelerinin üzerinde yazan 8MP ya da 6MP gibi ifadeler sizi yanıltmasın. Çünkü bazı makineler 3 ya da 4 megapixellik efektif çözünürlüğe sahip olup daha yüksek çözünürlüklere ulaşabilmek için "interpolasyon" yöntemine başvurmaktadır. Bu yöntem, bilgisayar ekranında gördüğünüz bir fotoğrafa zoom yapmakla hemen hemen aynı işleyiş tarzına sahiptir. Yüksek megapixele ihtiyaç duyan fotoğrafçılar bu tip makineleri asla kullanmazlar. Kısacası; gerçek, yani efektif çözünürlük önemlidir.

Fotoğrafa Müdahele: Eğer fotoğraf çekimi konusunda meraklıysanız ya da fotoğrafı fotoğraf gibi çekmek istiyorsanız, mutlaka manuel ayarları ile çekilecek olan fotoğrafa müdahale etmenize olanak tanıyan modelleri seçmelisiniz. Sadece tatil ya da anı fotoğrafları çekecekseniz ve fotoğraf çekmeye çok da meraklı değilseniz sadece otomatik ayarları olan bir fotoğraf makinesi de işinizi görebilir.

Zoom: Hemen hemen her dijital fotoğraf makinesi zoom, yani uzağı yakınlaştırma kabiliyetine sahiptir. Bunu iki yolla yaparlar, optik ve dijital zoom. Bunlardan önemli olanı optik zoom’dur. Optik zoom; makinenin objektifi kullanılarak yapılan bir odaklama işlemidir. Diğital Zoom ise; Fotoğraf makinesinin algıladığı görüntü boyutlarını büyütmesidir. Bu sebeple sadece digital zoom’a sahip olan bir fotoğraf makinesi satın alındığında, zoom konusunda çok da tatmin edici sonuçlara ulaşılamayabilir.

Macro Fotoğraflar: Eğer çevrenizdeki minik şeylerin detaylarını fotoğraflamak hoşunuza gidiyorsa alacağınız fotoğraf makinesinin macro odak mesafesine mutlaka bakmalısınız. Yüksek macro odak mesafelerine sahip olup da (10-15cm gibi), çok daha gelişmiş bir fotoğraf makinesini almak, macro fotoğrafları çekmeyi seven birisi için tamamen gereksiz bir harcama olacaktır.

Manzara Fotoğrafları: Ağırlıklı olarak manzara fotoğrafları çekmeyi düşünüyorsanız geniş açılı objektife sahip bir fotoğraf makinesi almak en doğrusu olacaktır. Aynı zamanda panoramik fotoğraflar çekebilme özelliği olan makineleri de tercih listenize ekleyebilirsiniz. Ancak panoramik olarak çekilecek fotoğraflar için tripod kullanmanın önemini de unutmamak lazım.

Karanlık Ortam Çekimleri: Karanlık ortamlarda çekim yapmak için öncelikle flash’a ihtiyaç varıdr. Flash mesafeleri yeterli olan fotoğraf makinelerini ya da ihtiyaç olursa extra flash takılabilen fotoğraf makinelerini tercih etmek daha doğru olacaktır. Ayrıca alacağınız fotoğraf makinesinde, loş ortamlarda odaklamayı kolaylaştıracak oto fokus asistan ışığının (AF Assist Light/Beam) olmasına dikkat edin. Gece manzara fotoğrafları çekmeyi düşünüyorsanız da, düşük perde hızlarına ulaşabilen (Ör: 15sn) ve düşük ISO değerlerine (Ör: ISO 50) sahip olan bir fotoğraf makinesini satın almak, gece fotoğraflarınızda kaliteyi arttıracaktır.

Piller Piller yine Piller Eğer çok sık fotoğraf çekmeyi seviyorsanız, özellikle medeniyetten uzun süre ayrı kalacaksanız, kalem piller ile çalışan modelleri tercih etmenizde yarar vardır. Bir gezi esnasında biten pillerinizi bir bakkaldan satın alabileceğiniz piller ile çok çabuk değiştirip, çekimlerinize devam edebilirsiniz. (Günümüzde şarj edilebilen kalem piller 2400mAh, 2500mAh’lik değerlere ulaşmıştır.) Ayrıca örnek vermek gerekirse; fotoğraf makineniz 2XAA kalem pil ile çalışıyorsa iki adet daha yedek bir set almakta fayda vardır.

Kutu İçeriği: Fotoğraf makinesini satın alırken dikkat etmeniz gereken önemli noktalardan birisi de kutu içeriğidir. Genellikle kullanım klavuzlarında kutu içeriği hakkında detaylı bilgi verilir. Bunu mutlaka kutu içeriği ile kıyaslamalısınz. Hafıza kartı, bilek ya da boyun askısı, kullanım klavuzu, garanti belgesi, lens kapağı, piller, şarj aleti, USB- bağlantı kablosu, video bağlantı kablosu vb. kutu içeriğinde bulunur. (Bu durum marka/modellere göre değişiklik gösterir.)

8 Ocak 2008 Salı

FOTOĞRAF ÇEKİM TEKNİKLERİ

GENEL FOTOĞRAF ÇEKİM TEKNİKLERİ

->Fotoğraf çekerken öncelikle fotoğraf makinesini iki elimiz ile tutmalıyız. Ayrıca kollarımızın dirseklerimizden vücudumuza yapışık olmasını sağlamalıyız. Deklanşöre basmadan önce derin bir nefes almalıyız. Bunlar fotoğraf makinemizi titretmeden ya da titretmeyi minimum’a indirerek fotoğraf çekmemizi sağlayan temel önlemlerdir. Mümkünse bir duvar ve benzeri bir yere yaslanmak suretiyle, duvardan destek alarak da çekimlerimizi gerçekleştirebiliriz.
->Özellikle portre fotoğrafları çekerken, arka planın sade olmasına özen göstermeliyiz. Böylece hem konuyu ön plana çıkartmış, hem de fotoğraf makinemizin doğru yere odaklanmasında büyük kolaylık sağlamış oluruz. Arka planda kadraj içerisine giren, ilgi odağının dağılmasını sağlayan objeler varsa ve başka bir şekilde kadrajlamamız mümkün değilse, bu sefer de net alan derinliğini kısarak (diyaframı açarak f:2,8 ya da f:4 gibi) çok daha etkileyici fotoğraflar çekebiliriz.
->Bazı fotoğrafların göze çarpan ve onları çarpıcı kılan yanları vardır. Bu sebeplerden biri de fotoğraftaki güçlü kompozisyondur. Fotoğraftaki kompozisyonun basit tanımını; “Kadraj içerisindeki objeleri, göze hoş şekilde seçmek ve düzenlemek” şeklinde yapabiliriz. Öyleki bazı anlarda fotoğraf makinemizin küçük hareketleriyle çok değişik kompozisyonlar yakalayabiliriz.
Dört Altın NoktaGenel olarak çoğumuzun, fotoğraf çekerken yaptığı bir hataya değinmek istiyorum, o da konuyu kadrajın tam ortasına yerleştirmektir. Bu şekilde çekilen fotoğraflar daha az hareketli ve çok daha az dikkat çekici olurlar. Bunun önüne geçmek için, çekeceğimiz kareyi aklımızdan yatay ve dikey olarak üç eşit parçaya bölelim. Bu çizgilerin kesiştiği noktalar iyi bir kompozisyonda ilgi merkezinin yerleşeceği en doğru dört noktayı gösterir. Bu noktalra fotoğrafçılıkta “dört altın nokta” denir. Manzara fotoğrafları çekerken de ufuk çizgisinin bu çizgilere paralel ve kadrajın üçte birini dolduracak şekilde yerleştirmeliyiz. Ufuk çizgisinde oluşacak eğrilik kesinlike istenmeyen bir durumdur.













ISO-ASA AYARI
Şimdi de ISO - ASA ayarları hakkında biraz bilgi vermeye çalışayım; ISO: fotoğraf filmlerinde, ışığa duyarlılık derecesini belirleyen standart ölçüm sistemidir. Kullanımından örnekler verecek olursak: -Uzun pozlama yapmayacağımız ve alan derinliğini kaybetmek istemediğin zaman ISO ayarlarını yükseltebiliriz. -Akşam üzeri az ışık altında dışarıda çekim yapmak istiyoruz, 1/125 enstantanenin altına da inmek istemiyoruz, çünkü titreşime karşı hassasiyet artabilir. Bu sebeple enstantaneyi 1/125 ayarlayıp diyaframı sonuna kada açıyoruz (f:2,8 –f:3,7 gibi) ve ISO'yu 50 olarak ayarlıyoruz. Fakat sonuç bize karanlık geliyor, o zaman aynı enstantane ve diyafram ayarıyla ISO'yu 200'e getirip çok daha iyi sonuç alabiliyoruz. (Verdiğim değerler ortam şartlarına göre değişiklik gösterebilir) -Yine dışarıdayız ve öğle vakti 50 ISO ile bir kuş fotoğrafı çekeceğiz, diyafram f:4 ya da f:5 enstantane ise 1/1000. Çekimiş olduğumuz fotoğrafa baktığımızda kuşun net, hareketli kanatlarının ise flu/blur olduğunu görüp enstantaneyi 1/2000'e çıkartmak istiyoruz ama ışık yeterli değil, işte o zaman ISO'yu 400 olarak ayarlayıp enstantaneyi 1/2000'e çıkartabiliriz ve istediğimiz sonuca ulaşmış oluruz. ISO ayarlarını yükseltmenin avantajları olduğu gibi dez avantajları da vardır. ISO yükseldikçe grain ya da noise (fotoğrafta kirlilik/kumlanma) da artar, bunun sebebi CCD’ye fazla voltaj giderek CCD’nin ısınmasıdır. Gece yapılan çekimlerde düşük iso ve kısık diyafram kullanılır, bunlar detayları ortaya çıkartmak için gereklidir. Fakat bu esnada hızlı enstantane ayarından ziyade düşük enstantane ayarı ve kesinlikle tripod+self timer kullanmak gerekir.

KAR FOTOĞRAFLARI

Kar fotoğrafları çekerken en çok pozlama konusuna dikkat edilmesi gerekir. Makinelerin ışık ölçerleri %100 beyaz üzerinden değil de %18 gri üzerinden ışık ölçerler. Bu sebeple makinein otomatik poz değerleriyle bir kare çekildiğinde, kar genellikle gri ya da açık mavi (griye yakın) çıkabilir. Karın beyaz çıkmasını sağlmak için en az bir ya da iki stop fazla pozlamak gerekir. 1 ila 1.5 stop fazla pozlarsak, kar üzerindeki detaylar da alınır. Ancak gölgeler ve koyu nesneler üzerindeki detaylar kaybedilir. 2 stopluk ilave pozlama tam anlamıyla beyaz , ancak detaysız bir kar görüntüsü verir. Bu defa da koyu alanlardan daha fazla detay alınır. Kar için yapılacak manuel beyaz ayarı ise; normalde Kodak'ın %18'lik gri renk kartı üzerinen yapılır. Fakat yanımızda bu kart yoksa (daha önce başka bir topic’de de yazdığım gibi) elimizin üst kısımından alacağımız değer bizi doğru sonuçlara götürür. Elimizden değer alırken, elimizin kadrajı tam anlamıyla doldurmasına ve elimzin üzerine kendi gölgemizin düşmemesine de dikkat etmeliyiz. Kar üzerindeki bir yaprağı ya da çiçeği çekerken de spot ölçüm yapmakta fayda vardır. Lapa lapa yağan kar için de flash kullanmak yağan kar tanelerini arka plandan ayırıp keskin çizgiler ile net bir şekilde yakalamamızı sağlar. Tipi şekline yağan kar için düşük enstantane ve flash ile çok farklı etkiler yaratabiliriz

DİYAFRAM VE ENSTANTANE
Burada küçük diyafram açıklığı kullanarak alan derinliğini arttırdım. Böylece hem obje hem de arka plan net olarak kadrajlandı.  f:7/6  s:1sec  - Diyafram ayarı objektif içerisindeki diyaframın veya iris'in hangi dereceye kadar açık kalacağının belirlenmesidir. Objektifler en fazla düzeyde ışık toplayabailmek için dizayn edilmişlerdir. Diyafram gözümüzdeki iris gibidir; güçlü ya da parlak ışık altında kısılır, az ışık altında ise genişler. Objektif içinden gelen ışığın bir kısmının engellemek için diyafram kapatılabilir veya durdurulabilir. Diyafram ayarı ile aynı zamanda bir portre veya macro fotoğraflardaki alan derinliğini de değiştirebiliriz. Macro'larda Alan Derinliği ve Diyafram Ayarı MODE: M-Manuel Mode Alan derinliği macro'larda çok büyük önem taşımaktadır. Bir objeyi macro olarak fotoğrafını çekeceğimiz zaman zoom ayarlarını yaptıktan sonra sadece objemizin mi net olacağıBurada ise büyük diyafram açıklığı kullanarak alan derinliğini azalttım. Böylece sadece obje net, arka plan blur-bulanık olarak kadrajlandı.  f:3  s:1/4secna yoksa obje ve arka planın mı net olacağına yani alan derinliğine karar vermeliyiz. Bunu diyafram ayarı ile oynayarak yapabiliriz. Büyük diyafram açıklığı(Ör: f:2.8-f:3.0) alan derinliğini azaltır ve objenin net arka planın blur-bulanık çıkmasını, küçük diyafram açıklığı (Ör: f:8.0-f:7.6) alan derinliğini arttırır objenin ve arka planın net çıkmasını sağlar. Burada çok dikkat edilmesi gereken bir yer daha vardır ki o da enstantane hızıdır. Diyafram ayarı ile oynadığımız zaman lens-sensor'e düşecek ışık miktarı da değişeceğinden ona göre enstantaneyi hızlandırmak ya da yavaşlatmak gerekebilir. (Bunu çekmiş olduğum örnek fotoğraflarda çok daha açık olarak görebilirsiniz.) Fakat makinenizde "A" Aperture-Diyafram Öncelikli Mode varsa onu kullanmanızı tavsiye ederim. O zaman siz diyafram ayarını değiştirdiğinizde makine otamatik olarak enstantaneyi değiştirecektir.
ENSTANTANE (Perde Hızı - Ötrücü - Obturator)
Burada enstantane hızı 1 saniye olarak ayarlandı. Fotoğrafa bir hareket hakim durumda Diyafram göz bebeği ise, enstantane göz kapağının açılıp kapanmasıdır. Fotoğraf makinemizin içinde bulunan sensörün veya filmin üzerine düşen ışığın süresini ayarlayan sistem, fotoğrafın ne kadar zaman diliminde çekileceğini de belirler. Enstantane yaprak adı verilen metalden yapılmış perdedir. Deklanşöre basıldığında seçilen zamana göre perde-enstantane açılır film ya da sensör üzerine ışık üzerine düşer ve perde kapanır. Işık koşullarına ve hareket özelliklerine göre bir fotoğraf ya çok kısa ve ya uzun zaman süresinde çekilebilir. Işığın film üzerine düştüğü süreye "Pozlandırma" adı verilir. Güçlü ışıklarda az, zayıf ışıklarda uzun pozlandırma yapılır. Yine hareketi dondurmak için az, flulaştırmak için Burada ise enstantane hızı 1/250 sn olarak ayarlandı. Su damlacıklarında bir uzama gözlenmekteuzun pozlandırma söz konusudur. Düşük pozlandırma sürelerinde (özellikle gece manzara fotoğrafı çekimlerinde) perde daha uzun süre açık kalacağı için, fotoğraf makinemiz titreşime karşı aşırı hassasiyet gösterir. Bu gibi durumlarda kesinlikle tripod kullanılmalıdır. MODE: S (Shutter – Deklanşör Hızı) Fotoğraf makinesinde bu ayar seçildiğinde, çekim yapmadan önce enstantane ayarını kendimiz yapabiliriz. . Fotoğraf makinesi limitleri dahilinde uygun diyafram ayarını kendisi ayarlayacaktır. Deklanşör – enstantane hızı düşürüldükçe hareketli nesneleri dondurabiliriz. Deklanşör hızını düşürdükçe yani daha hızlı bir çekim modu seçtikçe ışık yeterli olmadığı taktirde, kadraj kararacaktır.
Son olarak, burada ise enstantane hızı 1/2000 olarak ayarlandı. Su damlacıkları çok daha net